Fakültemiz Konferans Salonunda 12 Mart 2019 tarihinde saat 10:30’da “12 Mart İstiklal Marşımızın Kabulü, Mehmet Akif Ersoy’u Anma ve 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü” etkinliği; Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı, İl Tarım ve Orman Müdürü, Veteriner Hekimleri Oda Başkanı, Öğretim Elemanlarımız ve Öğrencilerimizin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Erkan KARADAŞ, günün anlam ve önemine ilişkin olarak bir konuşma yapmıştır.
12.03.2019 Saat : 10:30
Sayın; Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanım, İl Tarım ve Orman Müdürüm, Veteriner Hekimleri Oda Başkanım, Saygıdeğer öğretim elemanı arkadaşlarım, geleceğimizin teminatı sevgili Veteriner Hekim adayı arkadaşlarım; “İstiklal Marşımızın Kabulü, Mehmet Akif Ersoy’u ve Çanakkale Şehitlerimizi Anma” programına hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Günaydın diyerek, hepinizi en kalbi duygularımla, selam ve saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin istiklali ve istikbali için, bu kutsal vatan toprakları için, ay yıldızlı şanlı bayrağımız için, mukaddes değerlerimiz için canlarını feda eden; Necip Türk Milletinin kahraman evlatlarını, bütün şehitlerimizi rahmetle, şükranla ve minnetle yad ediyorum. Bütün şehitlerimizin mekanları cennet, makamları a-li olsun. Bütün gazilerimize ALLAH’tan acil şifalar diliyorum. Bugünün en büyük anlamı, Meslek duayenimiz, Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan eserin, “İstiklal Marşı” olarak kabul edilmiş olmasıdır. İstiklal Marşımızın kabulünün 98. yılını kutluyoruz. Aynı zamanda bugün burada 18 Mart 1915’te tarihin akışını değiştiren savaş olan Çanakkale Deniz Zaferimizin 104. yıl dönümünü hep birlikte kutluyoruz.
Milletimiz; tüm imkansızlıklara rağmen, büyük bir inanç ve kararlılıkla, milli birlik ve beraberlik içerisinde, birbirine kenetlenerek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yürüttüğü Kurtuluş Savaşını, tarihte eşine az rastlanır şekilde, büyük bir zaferle sonuçlandırmıştır. Milletimizin vatan tutkusunu, bağımsız yaşama kararlılığını ve mukaddesatına verdiği önemi abideleştiren İstiklal Marşımız; Anadolu’da birçok şehrin işgal altında olduğu bir dönemde, Milletimizin, esareti reddederek verdiği kahramanlıklar ile dolu bağımsızlık mücadelesini sürdürmesine moral ve cesaret kaynağı olmuştur. Milletimizin duygularına tercüman olan bu destansı eser; vatan, millet, istiklal, ezan ve din sevgisiyle yoğurulmuş Aziz Milletimizin, bu kutsal değerlerine göz dikenlere karşı gösterdiği büyük kahramanlıkların, eşsiz dizelerle tezahürüdür. İşte bu sebeple, Ülkemizde ve tüm dünyada, güçlü ve bağımsız bir ülkenin evlatları olarak, coşkuyla okuduğumuz İstiklal Marşımız; ezelden beri hür yaşamış ve ilelebet hür yaşayacak olan Yüce Türk Milletinin İstiklal Mücadelesinin simgesi ve bağımsızlığımızın sembolü olmuştur.
1921 yılının başında bir yarışma açılmasına karar verilir, yarışma sonucunda, toplanan şiirlerden en güzeli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli Marşı olarak kabul edilecektir. Ayrıca yarışmanın sonucunda, kazanana, o dönemin şartlarında gerçekten çok büyük bir meblağ olan, 500 TL’lik bir para ödülü verilecektir. Dönemin Burdur Milletvekili Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy, yarışmada para ödülü olduğundan dolayı, ilk önce yarışmaya katılmak istemez. Çünkü, yarışmanın sonunda 500 Liralık ödül vardır. Mehmet Akif, tarihe damga vuracak şu sözleri söyler: “Milletin başarıları para ile övülemez.” Mehmet Akif bir ufuk insanıydı ve ülkesini seven gerçek bir vatanseverdi, 500 liralık ödülü, ihtiyacı olmasına rağmen kabul etmemiş; bu parayı şehit ailelerine bağışlamıştır. Eşref Edip bu olayı anılarında şöyle nakletmiştir: “İstiklal Marşı için tahsis edilen beş yüz lira mükafatı Üstad’ın kabul etmemesi o zaman, çok kimselerce tuhaf görülmüştü. Ayrıca, o sırada maddi sıkıntısı da vardı. Bu ikramiyeden bahsedenlere çok kızardı”. Baytar Şefik Kalaylı da bir gün bu sebeple Üstad’dan fena bir azar yedi. Üstad, Ankara‘da kışın keskin ayazında ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Pek soğuk günlerde Şefik ‘in paltosunu ödünç alarak giyerdi. Bir gün Şefik: Akif Bey, şu mükafatı reddetmeyip de bir muşamba yahut bir palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı diyecek oldu. Hiddetinden ne hallere geldiğini görmeliydiniz. Böyle söylendiği için tam iki ay Şefik‘le konuşmadı. İstiklâl Savaşı, Batılı emperyalist devletlerin saldırılarını püskürtmek için yapılmış bir kahramanlık savaşıdır. Bu emperyalist devletler bugün de vardır ve aynı emellerini çok değişik yöntemlerle her zaman sürdürmek istemektedirler. Geçmişte olduğu gibi, şimdi ve gelecekte de, Bu ülkenin bir karış toprağına, istiklaline ve istikbaline kastetmeye cüret edenler, Necip Türk Milletinin; birliği, beraberliği, kardeşliği, dayanışması ve bağımsızlık aşkı ile; her zaman hak ettikleri cezayı almışlardır ve alacaklardır. Şanlı tarihimiz bunun örnekleri ile doludur.
Peki, kimdir Mehmet Akif?
Hayatı boyunca, bütün güzellikleri ve faydalı işleri kendisi için değil, vatanı, ülkesi ve milleti için isteyen, asil duruşundan, inançlarından, ideallerinden hiçbir zaman vazgeçmemiş, vatan hizmetine koştuğu dönemler dışında ailesini ihmal etmemiş, iyi bir baba ve hayırlı bir eştir.Şair, yazar, eğitimci, gazeteci, veteriner hekim ve milletvekili Mehmet Akif’i çok iyi tanımamız ve fikirlerini iyi anlamamız gerekir. Mehmet Akif, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi- Baytarlık bölümünden birincilikle mezun oldu. Rumeli, Arnavutluk, Anadolu, Arabistan’da bilfiil baytarlık mesleğini başarı ile icra etti. Mehmet Âkif, sözü ve eylemi birbiri ile tam uyum sağlayan örnek insanlardan biridir. Mehmet Âkif, idealindeki gençliği “Âsım’ın Nesli” olarak niteler. Âsım, Mehmet Âkif”in ideal bir gençlik simgesidir. Asım, vatanını, milletini, değerlerini ve tarihini seven, haksızlığa tahammülü olmayan, haykıran bir gençtir. Bütün özelliklerini Türk-İslam sentezinden almış olan Asım, kendi çıkarları için değil, her zaman ülkesinin, milletinin ve toplumun menfaati için çalışır. Âsım, Türk gençliğini temsil eden bir semboldür. Ülkesini işgal etmek isteyenlere karşı aklıyla, gücüyle mücadele eder ve kazanır. Bunun en canlı örneği de Çanakkale Savaşı’dır. Çanakkale’de yedi düvele karşı mücadele vermiştir, yılmamıştır ve başarmıştır.
Bu yıl, Çanakkale Deniz Zaferimizin 104 ’üncü yıldönümünü kutluyoruz.
O istikbal ve istiklal mücadelesinde, Yahya Kemal’in ifadesiyle, o sıkıntılı günlerde:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi!
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galip et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”
diyordu şair.
Çanakkale savaşları; yokluğun varlıkla; yumruğun demirle, topla, tüfekle; imanın ihtirasla savaşıdır. Bu kutsal topraklar; baba ile evladın, üniversite öğrencisinin canlarını seve seve feda ettiği yerdir. İşte, Çanakkale’de bu asil RUH mevcuttur. Bu savaşta, tüm üniversiteli gençler, liseli gençler Çanakkale’deydi, çünkü, mermi atacak insan bulunmadığı için onlar cepheye gönderilmişti. Tıp mektebi öğrencileri, baytar mektebi öğrencileri, mühendislik mektebi öğrencileri, hepsi oradaydılar. Bu farklı bir mücadeleydi. Etrafımızda, Dedesi yada bir akrabası, Çanakkale’ de şehit düşmemiş olan biri yoktur. Çünkü, her evden bir şehit illa ki vardır Çanakkale’de.
ÇANAKKALE RUHU NEDİR?
Çanakkale’yi Çanakkale yapan, bitmek tükenmek bilmeyen düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerini sırtına alarak onu düşman mevzisine kadar götürerek, işgalci askerlere insanlık dersi veren kahraman Mehmetçiktir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan; cepheye gönderdiği oğluna “ya şehit ol, ya gazi” demek suretiyle, vatanın her bir karış toprağını evladının canından üstün tutan Türk analarıdır. Çanakkale, bir milletin, mukaddesat için el ele, sırt sırta nasıl da cihat ettiğinin fotoğrafıdır. Çanakkale ruhu, Bosnalısı, İstanbullusu, Kerküklüsü, Edirnelisi, Vanlısı, Afyonlusu, Diyarbakırlısı, Konyalısı, Muşlusu, Uşaklısı, İzmirlisi, Kayserilisi, Hataylısı, Haleplisi, Şamlısı, Yemenlisi el ele vatan için, ezan için, din için, bayrak için cephelerde can verdikleri bir harptir.
Sevgili gençler;
Adil olmadıktan sonra, hakkın ve hakikatin yanında yer almadıktan sonra, hiçbir toplumun iflah etmesi mümkün değildir. Biz, dünyanın en muhteşem cenklerini etmiş, en muhteşem zaferlerini kazanmış bir ecdadın torunları olarak, atalarımızın savaşın en sıcak anında dahi ortaya koydukları asil duruştan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu bizim zaafımız değil, tam tersine ayırt edici vasfımızdır. Selahaddini Eyyubiler, Alparslanlar, Fatihler, Kanuniler, Çanakkale kahramanları, Gazi Mustafa Kemaller, işte bu şekilde tarihteki şerefli yerlerini almışlardır. Akif’in Çanakkale Şehitlerine adadığı şiir, başlı başına bir destandır, başlı başına bir ibret vesikasıdır. Gençler, size tavsiyem şudur: Safahat, Mehmet Akif’in o muhteşem eseri, sizin yastık altı eseriniz olsun. Onu illa ki okuyun, okurken istirahate çekilin. Buradaki her bir arkadaşımın tıpkı üstad Necip Fazıl’ın Sakarya’sı gibi, Akif’in Safahat’ının tamamını ve bilhassa da Çanakkale Şehitlerine atfettiği bu şiirini sık sık okumasını, üzerinde düşünmesini arzu ediyorum. Ve sözlerimi Akif’in Çanakkale şehitlerimiz başta olmak üzere, tüm “şehitlerimiz için yazdığı “Ordunun Duasının” son mısrasıyla bitirmek istiyorum:
“Amin desin hep birden yiğitler
Allahu ekber gökten şehitler
Amin! Amin! Allahu ekber”
Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları başta olmak üzere, tüm aziz şehitlerimizi, bu destanı yazan ecdadımızı, kahramanlarımızı ve İstiklal Mücadelemizi destansı ifadelerle kaleme alarak ölümsüzleştiren Meslek Duayenimiz Veteriner Hekim Mehmet Akif’i sonsuz rahmet, şükran ve minnetle yad ediyoruz.
Hepinizi bu duygu ve düşünceler içinde tekrar saygılarımla selamlıyorum.